Aş Evi Macerası

Sevgisiz günlük;

Sana böyle hitap ettiğim için kusura bakma ama cidden sevgisizsin. Benim suçum değil yani. Bugün senin hayatımdaki ilk günün. Sana anlatacaklarımı dinlemek mecburiyetinde kaldığın ilk gün. O yüzden yavaş yavaş kaderine isyan etmeye başlasan iyi olur. Bak dinle sana ne anlatıcam şimdi çok komik ehe ehe.

Dün aylardır dışarı çıkmadığım evimden dışarı çıktım. Mecbur kalmadığım sürelerce çıkmadığım evimden. Evet yavaş yavaş tanıyacaksın beni. Neden aylardır evimden dışarı çıkmadığımı mı merak ediyorsun? Söylerim de çok uzun bir hikaye. Vaktin olduğu bir gün uzun uzun anlatırım sana. Neyse konuya döneyim... Dün evimden dışarı aş evine gitmek için çıktım. Annemin ramazan ayı boyunca yaptığı tatsız tuzsuz yemeklerini yemekten sıkıldığım için... Tatsız tuzsun derken, sahiden tatsız tuzsuz. Hep bu kadın programları yüzünden. Ne zaman izlemeye başlasa her programda "üç beyazlardan kaçının!" diyorlarmış. O üç beyaz ne diye soracaksan un, şeker ve tuzmuş. Ya akıl var mantık var. İnsanoğlu yıllar boyunca bu üç beyazı peynir ekmek gibi tüketti, hiç birine birşey olmadı. şimdi mi olacak Allasen? Çıkarıyorlar programlara sıfat olarak prof veya doç dr olan adamları, konuşturtturuyorlar boş boş... Sevgili kadın programları seyircileride kanıyorlar hemen bu dümene. Neyse konu saptı nereye gidiyor bak.

Aş evine gitmek için minibüse bindim. Erken gittim çünkü bir arkadaşımla buluşacaktım. Buluşma yeri olarakta bir çeşmeyi seçtik. Evet bir buluşma mekanı olarak çeşme... Vardım çeşme başına, başladım beklemeye... Bekledim bekledim ama bir türlü gelmek bilmedi. Bende çeşmenin civarını kısa bir keşif turuna çıktım. İnsanları seyretmeye başladım sonra. Tüm banklar doluydu, bir tanesi boş sayılırdı. Bir adam oturuyordu kendi kendine mırıldanarak. Bende ayakta durmaktan yorulduğum için gittim oturdum yanına. Baktım adam mırıldanmıyormuş, dua mı okuyor desem, sure mi okuyor desem... Tırsmaya başladım haliyle... Caminin az aşşasında bir bankta oturmuş uzun uzun arapça dualar okuyan bir adam. Gergin hissettim kendimi kalktım ve biraz daha gezmeye başladım. Bir genç gördüm, konuşuyordu... Telefonla konuşuyormuş meğer kulaklık takılıymış o şekilde konuşuyormuş yani. Bir amca geldi yanına 70 küsür yaşlarında. Genç abiye bakıyor sanki genç onunla konuşuyormuş gibi. Hem gülüncüme gidiyor hemde garibime. Acaba o yaşlı amca gencin kendisiyle konuştuğunumu zannediyordu? Gencin kendi kendine konuştuğunumu zannediyordu? Yoksa içinden "bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu, telefonla konuşabilmek için taa köyün muhtarına gider konuşurduk" falan mı diyordu? Amca hala gence bakmaya devam ediyor, gençse kendi havasında kulaklık vasıtasıyla telefonla konuşuyor. Gülmemek için kendimi zor tuttum ve hızla oradan uzaklaştım.

Oyalanmaya devam ettim, en sonunda arkadaşım aradı. Nerdesin be? diyerek açtım telefonu. Çeşmenin oradaymış. İyi de ben geldiğimden beri oralardayım. Neyse, top patlamasına daha 1 buçuk saat olduğu için gezerek vakit öldürelim dedik. Zaten buluşmanın iki nedeni vardı. Biri aş evine gitmem ve değişik yemekler tatmam, diğeri şarkı cdsi - kitap takası. Evet ben arkadaşıma 4 tane kitap verecektim o da bana 4 tane şarkı cdsi. Buluşma yeri olarakta çeşme başını seçmiştik. Gizli işler çeviriyormuşuz gibi hissettim bir an kendimi. "Malları getirdin mi?" diye sorasım geldi. Hatta parolalı bir söz duymak istedim. Altı üstü bir takastı işte Çado uzatma... Arkadaşım kendine birde kitap satın almak istedi. Bir alışveriş merkezine gittik. D & R adında bir kitap ve cd dükkanı vardı alışveriş merkezinin içinde. Bu dükkana "di en ar" demeye bayılıyorum. Benim elimde kitap poşeti, kitap dükkanından içeri giriyorum. Düşünsene elimdeki o poşette kitap olduğunu gören di en ar çalışanları ne düşünürdü... Yanımda getirdiğim poşete gördüğüm kitapları dolduruyormuşumda yakalanmışım gibi... Ay ne kötü. Tabi böyle birşey tüm açılardan imkansızdı. Paranoyaklığım tutmuştu belli ki...


Not: Bu biraz uzun sürecek gibi o yüzden Devamı yarın... Yada sizin oralarda nasıl derler? Imm... to be continued...

0 yorum:

Yorum Gönder

free hit counter Valid XHTML 1.0 Transitional

.   ©2010 - Uzun Hikaye | Çağdaş Temel tarafından hazırlanmıştır.

Tema düzenleme: KınıX (Uğur KINIK) .